SADELİĞİN ÇEKİM GÜCÜ

Zeynep Arçay’ın yarattığı dünyaya deriler hakim. Ziyadesiyle sade fakat çarpıcı, kimi vakit da über seksi formlarda karşımıza çıkıyor.

Birkaç yıl öncesini hatırlıyorum, Instagram’da bir aşağı, bir üst giderken tıpkı anda yapılan birkaç paylaşımın içeriği dikkatimi çekmişti. Kylie Jenner, Kaia Gerber, Katy Perry, Barbara Palvin, Jessica Biel ve liste uzayıp gidiyordu, birinci bakışta alıştığımız sokak tarzı fotoğraflarından sanmıştım. Fotoğrafların altyazılarını okuyunca fark etmiştim, hepsinin ortak noktası katıldıkları davetlerde ya da günlerini geçirmek için dışarı çıktıklarında tarzlarını Zeynep Arçay modülleriyle tamamlamalarıydı. Markanın kurucusu Zeynep Arçay, annesini kaybettikten sonra konfor alanından çıkıp yıllarca çalıştığı telekomünikasyon bölümündeki tecrübesini gerisinde bırakarak hayata ailesinden, kendinden bir kesim bırakma dileğiyle markasını yaratıyor. “Hiçbir vakit süratli büyümek istemedim ama” diyor. İşin sırrı gerçek vakitte yanlışsız adımları atmak. Koleksiyonlarında, dizaynlarında daima bir devamlılık kelam konusu. Bunun en önemli nedeni vakitsiz modülleri, vakitsiz malzemelerle üretmesi elbette.

İlkbahar/Yaz koleksiyonunuzu konuşarak başlayalım…

Şu ana kadar yaptığımız en hafif ve rahat giyilebilen hatta büsbütün yaz mevsimini tanımlayan bir koleksiyon oldu. Hangi ana elementler, kesimler dikkat çekiyor?

Galiba koleksiyonun baş tacı trikolar ve poplin kesimler.

Bilhassa küçük üstler, body’ler, elbiseler ön planda. Deride de küçük kesimler başrolde. Küçük üstler, şortlar ve küçük elbiseler. Süet yaza çok yakıştırdığım bir malzeme, bu dönem deriye eşlik ediyor.

Bu koleksiyondan bir Zeynep Arçay modülüne yatırım yapmak istesek?

Dönemin en hit kesimi triko tulum. Şimdiden birçok noktada ‘sold out’ olduğunu da memnunlukla söyleyebilirim.

Bilhassa bu dönemi tasarlarken moodboard’da neler vardı? Size ilham veren bayan var mı?

Akdeniz ve Akdeniz çiçekleri. Biraz vintage ve 90’lar silueti. Charlotte Rampling ’i tek geçerim.

Deri uzun bir mühlet Zeynep Arçay’ı tanımlayan anahtar kumaştı lakin artık diğer malzemeler de kullanıyorsunuz, bu geçişin özel bir sebebi var mı?

Gayemiz ‘lifestyle’ markası olmak. Koleksiyonun kendi içinde bütünlük sağlaması için de farklı gereçleri eklemek kaçınılmazdı.

Birinci tasarladığınız modül neydi?

Deri pantolon. Hatta markayı kurmadan çok evvel yalnızca kendim için tasarladım. Bence markayı kurmamdaki en tesirli nedenlerden biri oldu.

Deriyle çalışırken en sıkıntı olan şey ne?

Kalıp çok kıymetli. Deride hakikat kalıbı oturtmak öteki malzemelere nazaran çok daha güç olabiliyor…

Deri tabiatı gereği uzun yıllar kullanılabilmesinden dolayı aslında sürdürülebilir bir gereç, lakin bir marka olarak bu mevzuyu nasıl ele alıyorsunuz, vegan deri kullanıyor musunuz?

Kullandığımız derileri yalnızca sürdürülebilirlik konusunda sertifika sağlayan Leather Working Group (kâr gayesi gütmeyen bir tertip ve standartları koruyabilmek ismine üreticilere sertifika veriyor) tarafından onaylı üreticilerden temin ediyoruz. Büsbütün vegan deri kullanmıyoruz ancak kullandığımız derilerin finisajının doğal gereçlerle yapılmış olmasına dikkat ediyoruz.

Bir marka yönetirken, tasarım yaparken size en çok ne keyif veriyor?

Ben Zeynep Arçay’ı kurduğumda kendimi güçlü bulduğum taraflarımı büsbütün yansıtabildiğimi hissettim. Markanın muvaffakiyetini aslında büyük ölçüde buna bağlı- yorum. Hiç tanımadığım dünyanın bin bir noktasında Zeynep Arçay’ı sorup, bulan ve keyifle kullanan şahıslar olduğunu bilmek bana büyük bir haz veriyor…

Sizi her sabah ne motive eder?

Yeni bir güne başlama duygusu.

Farklı bir meslek tercih edip, markanızı kurduktan sonra ‘Evet başardım’ hissini veren şey neydi?

Birinci günden memleketler arası bir marka yaratma maksadım vardı. 2017’de Zeynep Arçay markasını oradaki pazara tanıtmak için New York’ta bir sunum yapmıştım. Mar- kayı birinci sefer duyan, gören birçok şahıstan ‘Burası çok zorludur, lakin Zeynep Arçay önemli bir oyuncu ve onu burada göreceğimize mutlaka inanıyoruz’ üzere yorumlar duymaya başlamıştım. İşte o an bana ‘Evet başardım’ hissi vermişti.

Röportaj: Aykun Taşdöner

Portre Fotoğrafı: Sinem Yazıcı

ELLE Türkiye Nisan 2021 sayısından alınmıştır.