SONLARI ZORLAMAK

Hünkan Tellioğlu markasını 2002 yılında kuruyor. Duruşuyla ayrışan, ters ve katiyen tarzları güçlü olan bayan ve erkeklere hitap etmek için inşa ediyor tüm çatıyı. Markayı başkalarından ayrıştıran da NU’nun tarzını özetleyen sözcük de formsuzluk. Ve bu fikir markayı daha cinsiyetsiz bir yaklaşıma hakikat da sürüklüyor. Tellioğlu esasen üretim sürecini “Yaratıcılığı bir vücuda yahut cinsiyete sığdırabilmeniz, tek bir mana yüklemeniz mümkün değil” kelamlarıyla özetliyor. Asimetrik elbiseler, çoğunlukla siyah ve daima blok renkler markanın alametifarikası. Yaşı olmayan, vakitsiz, konforlu ve sofistike siluetler tasarım lisanını oluşturuyor. “Trendleri takip etmiyoruz, günün ve anın karşısında NU bayanının bizim için değişmeyen, ayrışan bir hali var. Kimi vakit maskülen, kimi vakit feminen, bazen ikisi de, kolay ve büyük oranlara sahip vurguların ağır bastığı bir bütün den bahsediyoruz.” Kuveyt’ten İngiltere’ye ondan fazla mağazasında, neredeyse 20 yıldır markanın fanları da bu niş yaklaşım için NU’yu tercih ediyor.

NU her vakit yalın renkler fakat rol çalan siluetler üzerine heyeti bir marka oldu. Bir marka olarak NU nasıl bir öykü anlatıyor?

NU’da o denli bir tarzdan bahsediyoruz ki yanında diğer hiçbir şeyi barındırmıyor, hengame ediyor adeta. Bu açıdan barışçıl bir marka olmadığımız çok net. Rol çalan değil, rol biçeniz. Öykümüz de o denli, özünde çok dingin ve emin, ödün vermeyen, kendine dönük. Ancak her etkileşiminden sonra daha şaşırtan ve heyecanlandıran bir kimliğe bürünebiliyor.

Kumaşları kağıt üzere, kanvas üzere kullanıp heykelsi, sanatsal kıymeti olan kıyafetler tasarlıyorsunuz aslında. Koleksiyonlarınız genel olarak özgürlük fikrini çağrıştırıyor bende. Tasarım ideolojinizi, gerisinde neler olduğunu çok merak ediyorum.

Muhakkak kalıp ve ölçülere bağımlı kalmadan yeni bir form yaratabilmek için çok deneysel çalışmalar yapıyoruz, bu riske girebilecek cüreti de deneyimlerimizden alıyoruz. Kendi sonlarımızı fazlaca zorladığımız vakitlerde bile en kolay biçimiyle ortaya çıkan çalışmalar NU’yu en hakikat anlatan dizaynlar oluyor. Hiçbir tasa duymadan en âlâ bildiğini ortaya koyabilmek ise en büyük özgürlük. Buna bir fikir üzere odaklanmıyoruz, bu bizim hayat biçimimiz.

Genel olarak dizaynlarda ve koleksiyonlarda cinsiyetsiz bir yaklaşım da hakim, hatta bu mainstream oldu, fakat NU birinci andan beri bu fikir üzerine konseyiydi…

Bizde ana fikir cinsiyetsizlikten öte formsuzluk, kıyafetleri tasarlarken bu türlü bir savımız olmadan yalnızca tarza ve onun en yanlışsız hayat bulduğu biçimine odaklanıyoruz. Yaratıcılığı bir vücuda yahut cinsiyete sığdırabilmeniz, tek bir mana yüklemeniz mümkün değil. Bunu yapmaya çalıştığınız anda hedeflediğiniz kimlik için daha ne mana yüklerim tasası başlıyor ve tasarımlarınız yalnızca sahibini arıyor böylelikle. Bu farkındalık, görgü yahut doymuşluk her ne formda isimlendirirseniz isimlendirin tıpkı vakitte varılması gereken bir olgunluğu da temsil ediyor. Bu marka bu olgunlukla kuruldu.

Kısa mühlet sonra sanırım markanın 20. yılını kutlayacaksınız. Dizayna yaklaşımınız, bir marka yönetmek konusunda neler değişti? Nesiller değişti, toplumsal medya hayatımıza girdi…

Marka yönetmek konusunda çok şey, dizayna yaklaşımım konusunda hiçbir şey değişmedi dersem yanlışsız olur. Değişim karşı durabileceğiniz bir şey değil kâfi ki onunla sürüklenmeyin. Her gün farklı ve çok süratli evrilen bir dünyada bunu yapabilmek için emin olmak çok değerli. Neyi ne kadar değiştirmeniz gerektiğini bilebilmek ise iki haneli vakit dilimlerini kutlayabilmek için tek yol bence. Burada en kritik husus nesil sıkıntısı, zira her yeni nesil öbür bir donanımı temsil ediyor aslında. Yarattığınız her ne ise ona vakitsiz bir ruh üflemelisiniz ki hepsine ulaşabilecek üst bir lisanı bulabilsin. Toplumsal medya tarafını yorumlamak konusuna ise hiç girmek istemiyorum lakin benim için süratli bir tüketim ve yok oluşu temsil ediyor.

Üzerine çalışmaktan en çok zevk aldığınız renk siyah mı? Bunun özel bir sebebi var mı?

Sebebi çok kolay hem çok doğuşçu hem çok barışçıl. Ne ile giyerseniz giyin onunla arbede eden fakat sonunda her halde barışıp başrolü alan tek renk. Başka sebebi de siyah rabbin yarattığı bir renk değil, gökkuşağında yok. İnsanoğlunun yarattığı renkler siyah ve beyaz, önemli bir meydan okumanın tam karşılığı.

Bilhassa kampanya çekimleriniz ve sunumlarınızın artistik yanı da dikkat çekiyor, sanat size ne ölçüde ilham veriyor, sizi hangi akımlar besliyor?

Sanattan ilham almak için motive olanlardan değilim, hatta ilham sözü beni biraz rahatsız eder! Etkilenmek daha gerçek, daha sarsıcı. Olağan bir duruş yahut silueti değil gerçeküstü bir tutumu yaşatmaya çalışıyoruz, bu sebeple en çok sürrealizmden etkilenen yaratımlarımız olduğu doğrudur. Beklenmedik bitişler ve tutarsız birleşimler de tam olarak bunun sonucu. Lakin asıl ayrışan ayrıntıdaki bu gücü bir bütünlük halinde çekimlere yansıtmak o kadar da kolay olmuyor, çoğunlukla istediğimize ulaştığımızda da yalın ve sanatsal bir söz ortaya çıkıyor. Bizimle tıpkı ruha bürünebilen ve istediğimizi tam olarak karelere aktarabilen yaratıcı kimliklerle çalışmayı seviyoruz.

İlkbahar/ Yaz 2021 koleksiyonu üzerine de konuşabilir miyiz? “Reborn” (Yeniden Doğuş) ismini taşıyor. Hareket halindeyiz, bedenin hareketlerini takip ediyoruz ve dans buna eşlik ediyor. İçe kapandığımız son bir yılın dışa vurumu da diyebilir miyiz buna?

Her birimiz alışık olmadığımız bir durumla sınanıyoruz, tuhaf ve beklenmedik biçimi ile en çok da önemsemeyi unuttuklarımızla. Fakat daha sarsıcı olan; bir bölge, bir kültür, bir coğrafya kelam konusu değil. Dehşet en yok edici his biçimi, bana sorarsanız mevtten daha tesirli. Ölmekten, mevte sebep olabilmekten korkmaktan daha ağır travma var mıdır hiç sorgulamadım. Lakin gücünü hepimizin deneyimlediği net. Bundan kurtulmanın tek yolu ise lakin yine doğuş ile mümkün görünüyor. Yani hafızanızı silmek, bildiğiniz her şeyi unutmak, tüm endişelerinizden kurtulmak. Hatırlamadığınız ve bilmediğinizden korkmazsınız zira. Uzun bir ortadan sonra dokunduğunuz, yarattığımız koleksiyon da size bu türlü bir his veriyor işte.

Bu koleksiyonda hangi kumaşlar, elementler öne çıkıyor?

Büsbütün doğal elyaflardan oluşan kumaşlar ve süreçler öne çıkıyor.

Ve bu dönem tıpkı vakitte birinci kere Kids koleksiyonu da hazırladınız. Neden artık?

Artık olmasının çok yüklediğimiz bir manası yok aslında. Bizim DNA’mızda çocuk koleksiyonu yok denecek kadar az. Takımımız de bu manada çok iştahlı. Yıllardır ısrarla yapmak istedikleri bir şeydi ben de onları özgür bıraktım diyelim.

Röportaj: Aykun Taşdöner Portre Fotoğrafı: Kadir Karademir

ELLE Türkiye Haziran 2021 sayısından alınmıştır.